Geleceğin Kovanı, Süzücü Kovan mı
![]() |
| Arıkovanı-flovhive |
Belki birçoğunuz düşünmüşsünüzdür, bu fenni kovanlarda bal almak için üst kapağın açılması şart mı diye..
Belki şuna da dikkat etmişsinizdir. Petek gözleri altıgen olduğundan yere dik olarak tutulduğun da,arılarımız petek gözü ağızlarını mühürlediler ise bal kesinlikle akmaz.Yalnız bal dolu çıtaları hafif yan tutarak balın aktığını ve petek gözlerinin boşaldığını görürüz.
Avustralyalı baba ve oğul Stuart ve Cedar Anderson sanırım bunu görmüş düşünmüş ama sadece düşünmekle kalmamış özel tip bir kovan yapmışlar ve kovanı bizimle sanal ortamda paylaşmış. Ben bu kovana süzücü kovan (flowhive) diyorum ve belki yirmi birinci yüzyıla hitap edecek kovan olabilir diye düşünüyorum. Bu tabii yeni bir kovan sakıncaları, eksiklerini sonra konuşuruz, kendileri de zaten geliştirilmesi lazım demişler.
Ağaç kovukları,kaya oyukları bal arıları için zaten doğal ortamlar. Ama insanların hazırladığı çardaklarda hiç fena değil. Sepetten kovanlar ağaç kütüğünden veya balçık çamur ile yapılmış Karakovan dediğimiz kovanlar.
1800 lü yıllarda itibaren ise fenni kovana geçilerek ürün miktarında kat kat artış sağlanmış. Tabii karakovan da ısrar eden üretici olsun tüketici olsun yok değil.
Karakovan yapan Malatyalı Cevat amcamız Karakovanlarını gösterdi. Nasıl ürettiğini anlattı. Baktım, inceledim içine çıta takılıyor nereye kadar bal alınacağı belli oluyor. Bunu da artık nostalji mi olur yoksa çeşitlilik mi ayrı bir yazıda fotoğraflarıyla ve yapılışı ile paylaşmak istiyorum. “Güzel fenni kovana da mum takmasam aynı şey olmaz mı”dedim. Çünkü arıcılık kursunda hocamız Karakovanın showmenlik olduğunu söylemişti. Cevat amcamız ise mumların daha ince ve kıyır kıyır olduğundan daha güzel olduğunu söyledi. Tabii bana kalan, bir Karakovan Balı tatmak gerekiyordu. Sonuç mu dediniz. Evet tattım. Sizler belki çok önce farkettiniz şöyle, Karakovan nasıl diyeyim dilimlenmiş karpuz, kıyır kıyır sanki, yenebilecek bir meyve. Güzel geldi bana bilmiyorum. Belki Ziraat Mühendisi hocamızın dediği gibi showmenliktir. Ama şu kesin Karakovan da fenni kovan gibi çok ürün alınamadığından ancak yüksek fiyatlara razı olarak tüketebiliriz.
Karakovan yapan Malatyalı Cevat amcamız Karakovanlarını gösterdi. Nasıl ürettiğini anlattı. Baktım, inceledim içine çıta takılıyor nereye kadar bal alınacağı belli oluyor. Bunu da artık nostalji mi olur yoksa çeşitlilik mi ayrı bir yazıda fotoğraflarıyla ve yapılışı ile paylaşmak istiyorum. “Güzel fenni kovana da mum takmasam aynı şey olmaz mı”dedim. Çünkü arıcılık kursunda hocamız Karakovanın showmenlik olduğunu söylemişti. Cevat amcamız ise mumların daha ince ve kıyır kıyır olduğundan daha güzel olduğunu söyledi. Tabii bana kalan, bir Karakovan Balı tatmak gerekiyordu. Sonuç mu dediniz. Evet tattım. Sizler belki çok önce farkettiniz şöyle, Karakovan nasıl diyeyim dilimlenmiş karpuz, kıyır kıyır sanki, yenebilecek bir meyve. Güzel geldi bana bilmiyorum. Belki Ziraat Mühendisi hocamızın dediği gibi showmenliktir. Ama şu kesin Karakovan da fenni kovan gibi çok ürün alınamadığından ancak yüksek fiyatlara razı olarak tüketebiliriz.
Süzücü kovan yirmi birinci yüzyıla hitap eder mi ? Bir şeyi çok iyi geliştirirsiniz o günün şartlarında bir numaradır ama olduğunuz yerde kalırsanız ilerki zamanlarda çok bir şey ifade etmeyebilir.
Tarihte görüyoruz Fatih Sultan Mehmet Şahi topları icat etti, döktürdü ve Bizans surlarında kendine yol açmak için kullandı. 1450’li yıllarda her türlü teknik imkana rağmen Bizans baktı kaldı. Yani baktı kaldı derken adamlar da elinden geleni yapıyor ama esas bilek güreşi surlarla şahi topu arasında. Hangisi kırılırsa o kaybedecek. Bizansı çaresiz bırakan Şahi toplar Fatih'in torunlarından daha açık ifadeyle torunu Yavuz Selimin oğlu Kanuni Sultan Süleymanın Rodos seferinde o kadar işe yaramadı. Yaklaşık 70 yıl geçmişti. Belki çok zaman geçmemişti ama o günün şahi topları yine aynı Şahi topları olsa da artık kale duvarları eski kale duvarları değildi. 100.000 kişilik orduyla Rodos kalesi kuşatılmış Şahi topları Kale duvarları karşısında yerini almış. Bütün ordu ise bu büyük devasa Topların kalede açacağı büyük delikleri gözlemektedir. Evet savaş başlayıp toplar ateşlenmiş olsa da kale duvarlarında hiç bir hasar meydana gelmiyordu. Sadece topun kendisi 17 ton bir tane güllesi 1 buçuk ton ne emeklerle ne güçlüklerle o kadar yol getirilmiş stratejinin büyük kısmı o Toplar üzerine kurulmuş. Onlarda böyle kritik bir zamanda hiç bir işe yaramıyor. Bizim fedakar savaşçı büyüklerimiz de “bu iş olmaz kanka hadi o zaman eve dönelim” demiyor tabii ki. Kale Duvarlarını yakından inceliyorlar surların üzerine kurşun dökülmüş, perçinlerle kat kat sığır derileri ile kaplanmış. Büyük fedakarlıklarla o derileri perçinli yerlerinden kesiyorlar, açılan kısımlara atılan top mermileri kaleyi sarsmaya başlıyor. Ama bizde 20.000 Şehit veriyoruz. şimdi sizde “Abi bizde kovanların üst kapağını açmazsak arılarda sokmaz bizde gazi olmayız” diye düşünebilirsiniz. Tabi bu arada, bu kovanlardaki arılara da haksızlık etmeyelim içlerinde çok uysal türlerde var.
Tarihte görüyoruz Fatih Sultan Mehmet Şahi topları icat etti, döktürdü ve Bizans surlarında kendine yol açmak için kullandı. 1450’li yıllarda her türlü teknik imkana rağmen Bizans baktı kaldı. Yani baktı kaldı derken adamlar da elinden geleni yapıyor ama esas bilek güreşi surlarla şahi topu arasında. Hangisi kırılırsa o kaybedecek. Bizansı çaresiz bırakan Şahi toplar Fatih'in torunlarından daha açık ifadeyle torunu Yavuz Selimin oğlu Kanuni Sultan Süleymanın Rodos seferinde o kadar işe yaramadı. Yaklaşık 70 yıl geçmişti. Belki çok zaman geçmemişti ama o günün şahi topları yine aynı Şahi topları olsa da artık kale duvarları eski kale duvarları değildi. 100.000 kişilik orduyla Rodos kalesi kuşatılmış Şahi topları Kale duvarları karşısında yerini almış. Bütün ordu ise bu büyük devasa Topların kalede açacağı büyük delikleri gözlemektedir. Evet savaş başlayıp toplar ateşlenmiş olsa da kale duvarlarında hiç bir hasar meydana gelmiyordu. Sadece topun kendisi 17 ton bir tane güllesi 1 buçuk ton ne emeklerle ne güçlüklerle o kadar yol getirilmiş stratejinin büyük kısmı o Toplar üzerine kurulmuş. Onlarda böyle kritik bir zamanda hiç bir işe yaramıyor. Bizim fedakar savaşçı büyüklerimiz de “bu iş olmaz kanka hadi o zaman eve dönelim” demiyor tabii ki. Kale Duvarlarını yakından inceliyorlar surların üzerine kurşun dökülmüş, perçinlerle kat kat sığır derileri ile kaplanmış. Büyük fedakarlıklarla o derileri perçinli yerlerinden kesiyorlar, açılan kısımlara atılan top mermileri kaleyi sarsmaya başlıyor. Ama bizde 20.000 Şehit veriyoruz. şimdi sizde “Abi bizde kovanların üst kapağını açmazsak arılarda sokmaz bizde gazi olmayız” diye düşünebilirsiniz. Tabi bu arada, bu kovanlardaki arılara da haksızlık etmeyelim içlerinde çok uysal türlerde var.
Dostlar size bir şey söyleyeyim mi. Sadece arı sokması değil belki kovanın kapağının açılıp içine körükle duman verildiğinde arılar büyük sarsıntı geçiriyor. O güzel bayanlar, perilerimiz, işçi arılar korku telaşla petek gözlerine kafalarını sokuyor, bal yiyerek sakinleşiyor. Evet çok stresliyim diyenlere balın sakinleştirici özelliğinden bahsetmiş olduk. Kızlarımız bizim yüzümüzden çiçek olmadığında, mevsim değiştiğinde tüketecekleri balı yiyorlar. Ne emeklerle yapılıp biriktirilen balları almak için ellerini ovuşturup bekleyen arıcı kardeşim, kulağına küpe olsun, üst kapağı açıp kontrol ettikçe bal azalıyor maalesef.
Süzücü kovanlar Amerika'da Avustralya'da kullanılıyor ne diyeyim bizim fenni kovanlarla kıyaslayınca çok ama çok pahalı. Bu konuda yazmadan önce kendim bir deneyeyim ona göre tavsiye ederim veya etmem diye düşünmüştüm …( www.honeyflow.com/shop/p/94 ) siteden sipariş vereyim dedim. Maalesef Türkiye'ye kargo yok. Mail ile durumu bildirdim. Fakat o da çok kolay olmadı. Çünkü adresi istiyor ama Türkiyeyi tanımıyor. Şehir Malatya ülke Finlandiya şeklinde bir mail atabildim. Sipariş vermek istediğimi Türkiye'nin tanımlı olmadığını, bu arada Malatyanın da Finlandiya'da olmadığını yazdım. Biraz sert oldu gerçi ama çok nazik insanlar kargo ve adres tanımlamaya Türkiyeyi de dahil etmek için çalışacaklarını belirten mesaj attılar.
Son olarak süzücü kovanın özelliği Petek gözlerinin kovan dışından manuel olarak açılması, yani bildiğimiz Petek gözleri ikiye ayrılıyor. Sanki fenni kovan da çıtayı yan tutmuş gibi. Petek gözleri açılınca balı aşağıya iniyor. Tutulur mu, yaygınlaşır mı, daha ne kadar geliştirilmeye ihtiyacı olabilir. Bilemiyorum kesin olan şu ki özellikle kovanın maliyeti çok düşmesi gerekir herhalde. Peteklerin tamamen plastik olması ayrı bir tartışma. Serum şişelerine kadar ama neyimiz plastik değil ki diyenlerde olacaktır mutlaka.




Ben bu Arıya hayvan diyemiyorum
YanıtlaSil